Puslu Kıtalar Atlası: Bir Rüyadan Dünyaya Açılan Kapı mı, Yoksa Dünya Bir Rüya mı?
GENÇLİK ROMANLARI


Selam kitap kurdu dostum! Bugün seni öyle bir kitaba götüreceğim ki, bittiğinde "Ben şimdi ne okudum?" diye sormaktan kendini alamayacaksın. Ama bu soru, kafa karışıklığından değil, hayranlıktan olacak, söz! İhsan Oktay Anar'ın kaleminden dökülen, 1995'ten beri edebiyatımızın en özel köşelerinden birinde duran "Puslu Kıtalar Atlası"ndan bahsediyorum. Hazırsan, kemerleri bağla, çünkü 17. yüzyıl İstanbul'unun sisli sokaklarından, düşlerin en derinlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz!
Önce Bir Tanışalım: Kim Bu İhsan Oktay Anar?
İhsan Oktay Anar, öyle her gün karşımıza çıkacak bir yazar değil. Felsefe eğitimi almış, akademisyen kimliğiyle de bilinen Anar, romanlarında tarihle fantastiği, mizahla derin felsefi sorgulamaları harmanlamasıyla ünlü. O kendine has, Osmanlıca kelimelerle bezediği ama asla yormayan, aksine kitaba ayrı bir lezzet katan üslubuyla tanınıyor. "Puslu Kıtalar Atlası" da onun bu eşsiz tarzının zirveye ulaştığı ilk göz ağrılarından.
Sis Perdesinin Ardında: Peki Neydi Bu Atlas'ın Hikayesi? (Spoiler Yok, Tadımlık!)
Kitabımızın merkezinde, dünyayı gezmeden, sadece rüyalar görerek bir atlas çıkarmaya çalışan Uzun İhsan Efendi var. Evet, yanlış duymadın! Kendisi, içtiği özel bir şerbetle derin uykulara dalar ve bu uykularda gördükleriyle kendi "Puslu Kıtalar Atlası"nı oluşturur. "Düşünüyorum, öyleyse varım" diyen Descartes'a (romandaki adıyla Rendekar) selam çakan Uzun İhsan Efendi, varlığı, gerçekliği, bilginin doğasını sorgularken, biz okurları da peşinden sürüklüyor.
Ama hikaye sadece Uzun İhsan Efendi ile sınırlı değil. Oğlu Bünyamin, babasının içtiği şuruptan fazla içince öldü sanılıp gömülüyor, sonra mezardan kendi kendine çıkıp geliyor! Bu inanılmaz olayla birlikte Bünyamin'in macerası başlıyor. Osmanlı ordusunda lağımcılık yapan Bünyamin'in yolu, birbirinden ilginç ve gizemli karakterlerle kesişiyor: Eski bir korsan olan dayısı Arap İhsan, casus Zülfiyar, gizli bir teşkilatın lideri Ebrehe, Venedikli mühtedi Kubelik ve daha niceleri...
Kitap, aslında iç içe geçmiş pek çok hikayeden oluşuyor. Her bir karakterin kendi öyküsü, bir şekilde ana hikayeye bağlanarak kocaman, girift ama bir o kadar da büyülü bir dünya yaratıyor. Kim kimin rüyası, gerçek olan ne, hayal olan ne? İşte bu sorular, kitabın son sayfasına kadar zihninde dönüp duracak.
Sadece Bir Hikaye Değil: Atlas'ın Katmanlarında Neler Gizli?
"Puslu Kıtalar Atlası"nı sadece fantastik bir macera romanı olarak görmek, ona büyük haksızlık olur. İhsan Oktay Anar, bu eserinde:
Gerçeklik ve Yanılsama: En temel izleklerden biri bu. Uzun İhsan Efendi'nin rüyaları, Bünyamin'in yaşadıkları, hatta anlatılan tüm hikayeler, gerçek mi yoksa birilerinin düşleri mi sorgulatılıyor. "Dünya bir düştür," diyor ya Uzun İhsan Efendi, işte tam da bu!
Bilgi ve Varoluş: Bilgi nedir? Nasıl elde edilir? Bildiklerimiz bizi ne kadar "var" kılar? Karakterler, özellikle Uzun İhsan Efendi, bu sorularla boğuşuyor. Rendekar'ın "Zagon Üzerine Öttürmeler" adlı (Descartes'ın "Yöntem Üzerine Konuşmalar"ına gönderme) kitabı, bu felsefi tartışmaların fitilini ateşliyor.
Tarih ve Fantastik: Roman, 17. yüzyıl Osmanlı İstanbul'unda geçiyor. Ancak bu tarihi zemin, yazarın hayal gücüyle yoğrularak fantastik öğelerle bezeniyor. Tarihi gerçeklikle oynayan, onu yeniden kurgulayan postmodern bir anlatı çıkıyor karşımıza.
Dil ve Üslup: Kitabın en güçlü yanlarından biri de dili. Eski kelimeler, deyimler, masalsı anlatım, okuyucuya hem nostaljik hem de eşsiz bir okuma deneyimi sunuyor. Mizah da eksik olmuyor tabii!
Unutulmaz Karakterler Geçidi
Uzun İhsan Efendi: Dünyayı rüyalarında keşfeden, felsefi derinliği olan, kitabın belki de anlatıcısı ya da her şeyin kaynağı olan gizemli karakter. Yazarın kendisiyle de özdeşleştirildiği söylenir.
Bünyamin: Uzun İhsan'ın oğlu. Öldü sanılıp dirilen, babasının yaşayamadığı maceraları yaşayan, masum ama bir o kadar da önemli olayların tanığı ve kahramanı.
Arap İhsan: Uzun İhsan'ın dayısı, heybetli, küfürbaz ama yiğit bir eski korsan. "Zagon Üzerine Öttürmeler" kitabını ve Alibaz'ı hikayeye dahil eden kilit bir isim.
Ebrehe: Gizli bir teşkilatın başı, gücü ve bilgiyi kontrol etmeye çalışan, karanlık ve etkileyici bir figür.
Alibaz (Efrasiyab): Arap İhsan'ın yanında getirdiği, yaramazlığıyla nam salmış çocuk. Ama onun da hikayede derin anlamları var.
Ve daha nice renkli, akılda kalıcı karakter... Her biri, bu puslu dünyanın bir parçası.
Peki, Neden "Puslu Kıtalar Atlası" Okumalısın?
Eğer sen de:
Türk edebiyatında farklı bir soluk arıyorsan,
Tarihin fantastik öğelerle ve felsefeyle harmanlandığı romanları seviyorsan,
"Bu da neymiş?" dedirten, zihnini kurcalayan, üzerine düşündüren kitaplardan hoşlanıyorsan,
Dilin ustaca kullanıldığı, okurken keyif alacağın bir eser arıyorsan,
Postmodern romanların labirentlerinde kaybolmayı seviyorsan,
"Puslu Kıtalar Atlası" tam sana göre! İlk başta dili biraz farklı gelse de sakın pes etme. Kendini hikayenin akışına bıraktığında, o puslu dünyanın bir parçası oluvereceksin.
Sözün Özü: Bir Başyapıtla Tanışmaya Hazır Ol!
"Puslu Kıtalar Atlası," okuyucusuna her seferinde farklı kapılar açan, tekrar tekrar okunası bir kitap. Kim bilir, belki de Uzun İhsan Efendi'nin dediği gibi, "Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır." Ve bu masalı okumak, gerçekten büyülü bir deneyim.
Sen bu kitabı okudun mu? Ya da okumayı düşünüyor musun? Başka bir kitap muhabbetinde görüşmek üzere, hoşça kal!